30 Aralık 2007 Pazar

HATA

Daha on yedisinde,
Baharı bekleyen gül gibi,
Bir tomurcuk, dalında
Kapılmış bir rüzgara,
Savrulmuş oradan oraya.
Bir gurbetten gelmiş,
Sığınacak bir yuva aramakta.

Hayalleri var körpecik beyninde,
Çocuksu bir ruh taşıyor,
Kocaman yüreğiyle.
Saflığı toy sevdasında
Aklı bulutların ardında.

Kaptırmış kendini,
Zalimin birisine.
Hayatının ilk baharında.
Bağlanmış derin bir sevda ile,
Düşmüş aslan pençesine.
Bilemezdi, Saf yüreği , çocuksu benliği ile
Aşkı tat dı hiç tanımadığı birisiyle.

Nasıl bir duyguydu bu
Götürmüştü hayal alemine,
Sanki bulutlar yastıktı,
Koymuştu başını üstüne,
Kapatmıştı gözünü,
Bir bebek ninnisiyle.

Toz pembe rüyalarla başlamış,
Beyaz bir gelinlik içinde,
Al kınalar yakılmış eline,
Kırmızı kuşak takılmış, Ak duvaklar içinde
Gökten inmiş bir melek ti sanki.
Öyle sevinçli, öyle mutlu
Hiç aklına gelmedi,
Bindiği geminin rotasız olduğu.

Sam yeliymiş mutlu anlar,
Sabah erken olmuş, yarım kalmış hülyalar.
Çabuk geçmiş zaman,
Pembe güller olmuş hazan.
Olmamalıydı sonu böyle hüsran.

Dört duvara sığdırmış kendini,
Küsmüş hayata, unutmuş güneşi.
Şimdi olmuş bir azap çiçeği.
Hala saklı tuttuğu çeyizini
Açacak elbet bir gün içini
Giyecek son defa, gelinliğini
Bir ipin ucunda……!
Ödeyecek belki hatalarının bedelini.

30.12.2007/ Gölbaşı
Mehmet GİRİŞİT

24 Aralık 2007 Pazartesi

BEKLE BENİ









BEKLE BENİ

Aradan yıllar yıllar geçse de
Şimdiki bebeler büyüyüp, evlense de
Gül yüzün solup gitse de
Yetmiş yaşına gelsen de, bekle beni

Bir gün mutluluğu düşünürsen
Ele ele dolaştığımız günleri hatırlarsan
Okul yolun da beklediğim günleri anarsan
Gözlerin yaş dolarak, bekle beni

Leke getirmeden hatıramızı sakla
Paylaşma aşkımızı başkasıyla
Bekle kavuşacağımız günü sabırla
Nikah masasında olsan da, bekle beni

Zaman su gibi akıp gitse de
Hep ağlayıp hiç gülmesek de
Kavuşmamız imkansız olsa da
Mahşer gününe kadar, bekle beni

Gözlerine yaş dolsun ki, anlayayım
Eğilsin ki belin, beklediğini bileyim
Ölmüş olsan da mezarını göreyim
Toprağına yüz sürmeye, bekle beni

Gölbaşı/ 24.12.2007
Mehmet GİRİŞİT

17 Aralık 2007 Pazartesi

UYAN

UYAN

Kalk Yoldaş kalk,
Uyan artık.
Şafak sarsın bedenini.
Aç gözlerini sabahlara,
Güneşin sıcaklığı işlesin iliklerine.
Kalk derin uykulardan,
Uyan.

Çapaklı gözlerini, okşasın
Bahar yağmurları,
Pak etsin teninin terini.
Gülen gözlerin karşılasın,
Sabahın seyrini.
Kalk artık kalk
Uyan.

Bir meltem yalasın,
Soluk yüzünü.
Bir kuzey rüzgarı yok etsin,
Keder ve hüznünü.
Su tomurcukları yok etsin,
Gözlerindeki uyku selini.
Kalk derin uykulardan
Uyan.

Bir dost karşılasın seni,
Benim gibi.
Sevgi ile kucaklasın bedenini,
Yar gibi.
Gece karanlığına gömsün
Gam-ı Gasavetini.
Güneş dağıtsın sevinçlerini
Aydınlık sabahlara.
Kalk artık kalk,
Aç gözlerini.
Uyan derin uykulardan
Uyan.

Gölbaşı- 17.12.2007
Mehmet GİRİŞİT

12 Aralık 2007 Çarşamba

SEN O DEĞİLMİSİN..?

SEN O DEĞİLMİSİN….?

Galiba seni tanıyorum
Siyah saçlı ,yeşil gözlüm
Yıllar önce kalbime gömdüğüm
Sevda selim, sen o değil misin?

Tutam tutam saçın vardı,
Bir demet çiçek gibi
Sanki bahar gibi kokardı
Söyle bana, sen o değil misin?

Saçlarına aklar düşmüş
Gökten yağar karlar gibi
Yüzün bile hiç değişmemiş
Yürek sızım, sen o değil misin?

Gitmişsin başka bir mahleye
Varmışsın adamın birisine
Birde kızın olmuş, girmiş onikisine
Gurbet kuşum, sen o değil misin?

Karlar yağsada saçlarına
Yaşlanıp çıksan da karşıma
Tanımadan geçsen de yanım da
Yaban çiçeğim, sen o değimlisin?

GÖLBAŞI/ 10.12.2007
Mehmet GİRİŞİT

3 Aralık 2007 Pazartesi

ÖZLEMİNİ YAZMAK

ÖZLEMİNİ YAZMAK

Şu uzun kış gecelerinde,
Bir özlem ki seni yazmak
Seni anlatmak,
Doyasıya karanlıklara
Seni yaşamak,
Sana özlemimi yazarak

Dinleyen yok belki,
Seni anlatırken
Duyan yok,
Sesin kulağımda çınlarken
Sabahlar olmuyordu,
Bu yürek sana mahkumken
Oysa seni yaşıyordum,
Sana özlemimi yazarak.

Özlemlerimi özleyerek,
Yaşamaktan güzel ne ola
Dağ gibi biriktirerek hasretimi,
Sel gibi derelerde çağlaya
Deli taylar gibi sevinçlerimi,
Uçsuz bucaksız çayırlara sala.
Ve özgürlümü anlatıyorum,
Sana özlemle yazarak.

Kuşlar gibi sema ya,
Şen şakrak kanat çırpmak
Mahkum gibi ışığa,
Kamaşarak bakmak
Ağacın yeşermesi gibi,
Susuzluğa inat toprağı yarmak
Haykırıyorum sevdamı,
Sana özlemimi yazarak

Nice mektuplar yazıl dı
Özlemle, yollanmadı.
Ne türküler yakıldı,
Uğruna, söylenmedi.
Kaç defa kapından dönüldü,
Korkudan zilin, çalınmadı.
Oysa kalemim seni çiziyordu
Sana özlemimi yazarak

Yüreğimde biriktirdim sevdamı,
Güneşle açtım gözlerimin kepenklerini
Paket paket yaptım da, göz yaşlarımı
Kıyamadım satmaya, umutlarımı
Sabırla bekledim yollarını,
Okumak için sana özlemlerimi

GÖLBAŞI / 03.12.2007
Mehmet GİRİŞİT

29 Kasım 2007 Perşembe

DÖNECEĞİM SANA

DÖNECEĞİM SANA

Yaşamak bana haram olsa
Gurbet kara zindan olsa
Ölüm bana yoldaş olsa
Döneceğim bir gün sana

Yollar kan gölüne dönse
Dağlar çığ olup üstüme gelse
Kara Ormanlar bedenimi gömse
Tutamaz, döneceğim bir gün sana

Bedenimi prangalara vursalar
Her gün işkence, zulüm yapsalar
Beni kara zindanlarda yaşatsalar
Yinede döneceğim bir gün sana

Günler geçmek nedir bilmese
Esaretlik gün be gün uzayıp gitse
Saraylar bana cennet gibi gelse
Mutlaka döneceğim bir gün sana

Gölbaşı / 1995
Mehmet GİRİŞİT

20 Kasım 2007 Salı

HASRET.!

HASRET..!

Kaç zaman oldu saymadım, sen gideli,
Kaç mevsim değişti, dönmedin hale geri,
Ne zaman sevindireceksin, yaralı yüreğimi
Sen gurbet, bense gurbete hasret

Yapa yalnız kalmışım koca şehirde
Halimden anlayacak yok hiç kimse
Dinleyen yok ne kadar söylensem de
Sesim kulağına, ben sana hasret

Uçsuz bucaksız susuz çöllerde
Aşkınla yanan şu kalbimi dinle
Kavuşmak mümkün olmasa bile
Mecnun Leyla ya, ben sana hasret

Yüce dağ başında, karlar altında
Eserken gençlik rüzgarları başımda
Kardelenler donarken, ben yandım aşkınla
Dağlar güneşe, ben sana hasret

Bir bağlama elimde her gece
Seni çalıp söylerim hece hece
Kopar telleri adın dilime değince
Saz mızraba ben sana hasret

Mehmet’im dinmez gözümde yaş
Sen gittin gideli oldum ayyaş
Gel de dindir acılarımı yavaş yavaş
Acılarım sen, ben sana hasret

19.11.2007/ Gölbaşı
Mehmet GİRİŞİT

SUSKUN SEVDAM

SUSKUN SEVDAM

Ayın şavkı vurmuş yüzüne
Parlamış ışığı al yanak teninde
Tutulmuş dilin gelmez söze
Suskun sevdam sen sus
Gözlerin gelir dile

Denize gömülmüş yosun gibi
Suyun derinliklerindeki
Işıl ışıl parlayan yıldız gibi
Sanki güneşten kopmuş gibi
Var olan dilin yok gibi
Suskun sevdam sen sus
Gözlerin konuşur, dil gibi

Sevda sözlerini arka arkaya
Çıkarsam dudaklarımda
Sana olan sevdamı
Fısıldasam kulağına
Sesimi duymasan da
Sağır olsan da
Suskun sevdam sen sus
Duygularımı anlatır, gözlerim sana

Tenin deyse tenime
Titrer bedenim
Buz kesilir terim
İçimde bir yarasın, çok derin
Yüreğime akar serin serin
Su gibi, rüzgar gibi
Suskun sevdam sen sus
Sarar beni
Gözlerindeki sevda sellerin

12.11.2007/Gölbaşı
Mehmet GİRİŞİT



29 Ekim 2007 Pazartesi

MEMLEKETİM....ŞİRİN MEMLEKETİM....GÖLBAŞI




KALDIRIM ÇİÇEĞİ......









KALDIRIM ÇİÇEĞİ

Bir rüzgar ki savurmuş tozunu
Kim bilir nerden bulmuş kokunu
Almış getirmiş seni buraya
Boynun bükük kalmışsın ortada
Hasret kalmışsın bir damla suya
Ey kaldırım çiçeği layık mıydın sen buna

Yüce dağlar mekanındı senin
En olmaz yerlerde açardı tenin
Gökkuşağını bile kıskandıran rengin
Solup gitmiş, olmuş şimdi çirkin
Enginlere konmaz iken, kaldırım olmuş yerin
Ey kaldırım çiçeği layığın bumuydu senin

Sıkışmış bedenin iki taş arasına
Beton binaların gölgesi vurur başına
Gelip geçen ezer, basar yaprağına
Kokun bile yok olmuş, dumanlı kasabada
Nerde o mağrurluğun, kabarma boşuna
Kaldırım çiçeği yalnızları oynarsın tek başına

Taş bile yerinde ağır demiş! Atalar
Senin özgürlüğün bu şehirde bu kadar
Bu şehir bizim gibi senide bağrına basar
Ezilen olsan da, yaşamda var
Güzel olmasa da vatanındaki kadar
Kaldırım çiçeği; burada hayat böyle akar.

29.10.2007 / Gölbaşı
Mehmet GİRİŞİT

23 Ekim 2007 Salı

ŞEHİDİME.......!









ŞEHİDİME……!

Bu vatan ki, evlatlarını
Gelin gibi süsler kınalarla
Davulla, zurnayla
Düğünlerle, coşkuyla
Yollar asker ocağına
Vatanın yılmaz bekçisi ola
Dün böyleydi, bugün de, yarında
Esirgemeden özünü
Kırpmadan gözünü
Dalar akrep yuvasına
Feda eder canını vatan uğruna

Kimi Doğulu
Kimisi batı Anadolu
Kimi Laz,
Kimisi de Çerkez,
Kimi Türk, kimide Kürt oğlu
Hepside bu vatanın çocuğu
Pusu kurmuş bölücünün soyu
Yiğidim uzanmış toprağa boylu boyu
Mehmetçiğime kurşun sıkanın sonu
Lakin hainlerin bozulacak bu oyunu
İşte size; Ey şehit oğlu şehit
Yetmiş milyon olsun şahit
Alınacaktır intikamın
Akşama sabaha pek yakın

Şehidim;
Akan kanın değil boşa
Bu vatana bedel ola
Boynun bükük kalmasın sakın ha
Dökülen her damla kanına
Bin çakal feda ola
Sana sıkılan her kurşuna
Tek tek hesap sorula

Şehidim;
Kefenin olsun şanlı Bayrak
Yarin olsun kara toprak
Gözün kalmasın arkanda,
Sen rahat uyu ebedi sarayında
Sana kalkan eller kırılacak,
Hesap günü bugün ,
İntikamın mutlak alınacak.

23.10.2007 / GÖLBAŞI
Mehmet GİRİŞİT

16 Ekim 2007 Salı

KISKANÇLIK

KISKANÇLIK

Kırmızı mintanı giydim diye
Halay başı çekiyorum diye
Herkesin gözü bende diye
Ne yapayım kıskanıyorsun diye

Her gün kapıda yolumu beklersin
Gecikince sorgu sual edersin
Beni bu kadar çok mu seversin
Bela olacak başıma bu kıskançlığın

Öyle bir sıkıldım ki, düştüm dara
Daraldım resmen, koca dünyada
Arkadaş bile kalmadı etrafımda
Korkar oldum artık şu kıskançlığından

Çarşı Pazar dolaşamaz oldum
Baharı görmedim, açmadan soldum
Güneş varken gölgende kurudum
Hasta etti beni şu kıskançlığın

Çok fazla oldu artık fanatikliğin
Gönül kafesine beni hapsettiğin
Bir de kalmadı zincirlemediğin
Firar ettirecek beni şu kıskançlığın

Nasır tutmuş bak, kabarmış ellerim
Yıldız sarmış etrafımı, ağarmış tellerim
Kim ne yapacak beni fukaranın tekiyim
Yok edecek seni bu kıskançlığın bilesin

Gelme üstüme gelme, ela gözlüm
Bu can senindir, bilesin gül yüzlüm
Başkasını görmez gözlerim, şiir sözlüm
Kıskanma beni artık kıskanç sevdiğim

Gölbaşı / 15.10.2007
Mehmet GİRİŞİT

7 Ekim 2007 Pazar

BİR UMUT-BİN MUTLULUK

BİR UMUT-BİN MUTLULUK
Ne güzeldi o eski zamanlar
Bir varmış, bir yokmuş diye başlayan
Yorgun ve sessiz karanlık akşamlar.
Büyükannemin dilinde,
Büyükbabamın sözlerinde,
Anlatılırdı büyük hikayeler,
Sonsuz ve ölümsüz masallar.
Bir umutla, bin mutlulukla
Gözlerimizi kırpmadan dinlerdik
Ağızdan dökülen sözleri
Çocukluk çağlarımızda

Ne güzeldi o günler;
Şimdi çok uzaklarda kaldı oysa,
Masallar mutlu başlar,
Mutlu sonla biterdi
Her ne kadar hüzünlüde olsalar
Bir umutla, bin mutlulukla
Biz olurduk masaldaki kahramanlar
Gece rüyalarımızda.
Bir başka olurdu, Güneşli sabahlar.

Eskiden, biz çocukken
On evin birinde vardı, ancak televizyon
Plastikten oyuncaklar pahalıydı
Arabalarımız olurdu çamurdan
Ayakkabılarımız lastik Ermenek’ten
Dostluklarımız ise gerçek yürekten
Bir umutla, bin mutlulukla
Okuldan sonra toplanırdık su kenarında
Kimimiz doktor olur, kimimiz öğretmen
Oyun oynardık, sabahtan akşamlara

Oysa şimdi her şey olmuş yapay
Taklitler çoğalmış aradığını bulmak çok kolay
Ne hikaye kalmış ne masal
Ne anlatan kalmış, nede dinleyen çağalar
Dostlukların, para hırsı almış yerini
Unutulmuş, Bilgisayarla oynanır olmuş oyunlar
Bir umutla, bin mutlulukla
Unutulur olmuş fukaralıktan kalan zamanlar
Hani nerede o hayaller, nerede umutlar
Geçmiş zamanki anılarımda canlanırlar.

07.10.2007/ Gölbaşı
Mehmet GİRİŞİT

1 Ekim 2007 Pazartesi

GURBET GÜLÜ

GURBET GÜLÜ

Göçmen kuşlar gibi
Zamanla yarışır gibisin.
Almışsın evini sırtına
Düşmüşsün yollara, yollara
Bir diyardan bir diyara
Savrulan çiçekler gibisin
Ekildiği yerleri mekan bilen
Kökleşmeye hazır ağaç gibisin
Gurbeti sılaya değişir gibisin

Nasıl geçer uzak diyarlarda zamanın
Uzun, ıssız gecelerden sabahlara
İçini çekip uzun uzadıya
Dalar mısın şimdi ırak olduğun diyarlara
Sevdiklerin gelir mi aklına
Film şeridi gibi sıra sıra,
Ve Hayallerini;
Islatır mısın göz yaşlarınla
Yoksa Bir kalemde unutur musun,
Gurbet akşamlarında

Gurbetin sürgün çiçeği,
Gözümün nuru, Gurbet gülü dinle beni
Bak;
Dantel gibi örülmüş dertlerin
Çatlamış kaşın, Çökmüş gözüne hüzün
Ağlamaktan solmuş rengin yüzün
Bırak artık bırak bu inadı
Dön sılana bu güzün
Bitsin , bitsin gurbet yükün

Seni sevenlerin başladı yaprak dökümü
Bak seni bekler, seni
Taşıyamaz artık bedenleri bu yükü
Yık artık, yık hasret evini
Senin için söylenir gurbet türküleri
Dindir gözlerdeki yağmur selini
Dön artık dön, gurbet gülü

29.10.2007/ Gölbaşı
Mehmet GİRİŞİT

27 Eylül 2007 Perşembe

SİTEM

SİTEM

Beni terk edipte, gittiğin için
Hiç bir zaman etmedim sitem
Yıldız gibi parlayan o gözlerin
Başkasına kaydı diye, etmedim sitem

Tutuyor şimdi ellerini, başka eller
Bensiz sarıyor seni gurbet eller
Senin için Mevla ya açtığım eller
Boşta kaldı diye, etmiyorum sitem

Gururu atıp kenara, dayansaydım kapına
Kaptırmazdım o zaman seni bir başkasına
Yağmura karışan göz yaşlarımı yollarına
Akıtırım ama, yinede etmiyorum sitem

Uzaklarda olsan da, hissederim nefesini
Bülbülleri bile kıskandıran ahenkli sesini
Başkasına vermem asla gönlümdeki kafesini
Kapatırım kapısını, yinede etmem sitem

Bu gönül seni unutur; sanma sakın
Her anımda sen varsın, dön bir bakın
Senden uzakta ölüm bana daha yakın
Azrail im olsan da, yine etmem sitem

Benim sitemim sana değildir, bilesin
Fedakar yüreğim sana köledir, göresin
Mutluluğun daha önemlidir, sevinesin
Karşılık görmediğim aşkıma, etmem sitem


Gölbaşı / 23.09.2007
Mehmet GİRİŞİT

Bu şiirin hikayesi:

Gerçek aşk fedakarlık ister, Eğer sevdiğiniz sizi sevmiyorsa ve siz onu gerçekten çok seviyorsanız onun mutluluğu sizin ona olan sevginizden daha çok önemli olduğunu bilmek ve bildirmek daha yücedir ve aşkların en güzelidir işte o zaman o aşk bir KEREM-ASLI yada LEYLA-MECNUN aşkına yakın olur. Eğer sevilmiyorsan sevdiğinin sevdasına saygı duyacaksın.
mehmet girişit

SÜRGÜN

Sürgün

Gözleri uzakta
Gözleri yollarda
Aklı hep başka diyarda
Beklediği biri var galiba
Hep yollarda gözleri
Sanki sürgün gibi sözleri

Kaygılı bekleyişleri bitmiyor
Kafası yerlerde geziyor
Sanki dilsiz, hiç konuşmuyor
Üşüyormuş gibi, titriyor
Ağlamaklı bekliyor
Hep yollarda gözleri
Sanki sürgün gibi halleri

Bir şeyler çiziyor
Takvim yapraklarını karalıyor
Sanki şafak sayıyor
Yüzünde bir tebessüm ile dalıyor
Bazen irkilip, korkuyor
Dokunsam hemen ağlıyor
Hep yollara dalıyor gözleri
Sanki sürgün gibi sözleri

Yaşamı geçmiş hep fukaralıkla
Ağır bir yük varmış gibi omuzlarında
Nasılsın diye? sormasam bir defa
Hep suskun bakacak boş duvarlara
Anlatsa, rahatlayacak belki ama
Hep dalıyor gözleri yollarda
Sanki sürgün gibi bir of çıkıyor ağzında

Bitecek elbet bir gün diyor
Kendi kendine gülüyor
Takvimden bir gün daha siliyor
Keyifle bir sigara sarıyor
Anlatsam da anlayamazsın diyor
Elini göğsüne koyuyor
İşte buram, buram yanıyor diyor
Yine yatırıyor gözlerini yollara
Sanki sürgün gibi dalıyor yine uzaklara

Gölbaşı/ 17.09.2007
Mehmet GİRİŞİT

Mehmet Girişit


SEBEBİM

Sebebim

Adını her duyduğumda, titrer bedenim
Tutulur dilim,kısılır,kesilir nefesim
Hızlı hızlı çarpar kalbim,kızarır yüzüm
Ölürsem aşkınla, bil ki sensin sebebim

Ne zaman yolda görsem bedenini
Ayaklarım bağlanır, çiğnemez gölgeni
Gözlerim kör olur, görmese gözlerini
Kör olursam, bil ki sensin sebebim

Hep koşuyorum sabah akşam peşinden
Kırılacak bir gün, ayaklarım ince yerinden
Şişti ayaklarım usandı aşık gönlümden
Sakat kalırsam, bil ki sensin sebebim

Geceleri uyumuyor, düşünüyorum seni
Elimde kalem, duvara çiziyorum resmini
Yürüdüğüm yerde, sayıklıyorum ismini
Deli olursam, bil ki sensin sebebim.

03.09.2007/ Gölbaşı
Mehmet GİRİŞİT

Mehmet Girişit

ÜZÜM VE ŞARAP

Üzüm Ve Şarap

Toprak ile yağmur, vermiş özünü
Kınalı eller toplamış, bal tatlı üzümü
Renk renk olmuş, salkımların düzümü
Şarap olmayı bekler, ovaların üzümü

Burada tiyekler* olur, baran baran*
Tehleme* suyudur, etrafı sarıp saran
Şarap kokusudur bu, aşk gibi çarpan
Maşuka aşuk gibidir,içimde yanan

Havuzlarda ağır ağır, döner güzeller
Hal hal takılı ayaklarla, üzüm ezerler
Bir kadının elinde doldurulur şişeler
Biride bir kadın için, şişeleri eşeler

Katılmıştır katığı, doğmuştur şarap
Mahzenlere dizilmiştir, kitap kitap
Sarhoşlara değil, efendilere hitap
Alimler kıskandırır, bir kadeh şarap

Kadın gibi erkeğe, şehvet veren kokuyu
Yıllandıkça değerine değer katar suyu
Aşıklara ilham olur kızıllığı, geceler boyu
İçtikçe dost olur, yalnızlara şişeler dolusu

Şarap haramdır diyen, Bay çok bilmişler
O zaman üzümü, hiçmi hiç yemesinler
Pekmeze bir kere bile, parmak sürenler
Cehennemde yerlerini, hazır etsinler.

Burası cennetse, cehennem nerede?
Günah olan meyve, cennette ne geze!
Canı çekmiş garibin, bekçi vermiyor yiye
Vuruyor şaraba, salkımlar niyetine

Dem olan yiğitler, oynar zeybek havası
Bir şişe silip süpürmüş, derdi tasayı
Doldur be saki, doldur bulsunlar kafayı
Bir daha nerden bulsunlar, böyle dünyayı

Mehmet GİRİŞİT
20.06.2007

*Tiyek* = Her bir üzüm ağacına verilen isim
*Baran* = Üzüm Tiyek’lerinin 12 tanesinin yan yana dizilmiş her sırasına verilen isimdir
*Tehleme*= Renk ve şekli bozulmuş ama eşki-şirin üzüm tanesine verilen isim

Mehmet Girişit

27 Ağustos 2007 Pazartesi

HASRETİM SANA



Bir defa bile, aşkım diyemedim
Belkide bu yüzden, hasretim sana
Pamuk ellerini yüzüme süremedim
İşte; bu yüzden hasretim sana

Son defa olsun göremedim, giderken
Sensiz seni yaşamaya başlarken
Ne kadar zor olduğunu yeni anlarken
Alışamadım, bu yüzden hasretim sana

Artık; mantığım gönlüme hükmetmiyor
Bu gönül varya, Ferman dinlemiyor
Seni sevipte saramamak, ızdırap veriyor
İşte; belkide bu yüzden hasretim sana

Gelinlik ne güzel durmuştur üzerinde
Şimdi mesutmusun gittiğin yerlerde
Yoksa mutsuz ağlıyormusun bir köşede
Aklım sende, bu yüzden hasretim sana

Yollar, meskenim oldu senden sonra
Boş adımlar taşıyor beni varılmaza
Sorarım seni gökte uçan kuşlara
Gittiğin günden beri hasretim sana

Gökyüzüne baktıkça,güzel gözlerini
Daldıkça maziye, tatlı sözlerini
O köşebaşı, taşır hala izlerini
Hatırlarım, çünkü hasretim sana

Mehmet GİRİŞİT
25.08.2007/Gölbaşı

21 Ağustos 2007 Salı

AŞAĞI ÇÖPLÜ FESTİVALİ RESİMLERİ 12.08.2007







KÖYLÜ GÜZELİ

KÖYLÜ GÜZELİ

Bir Pazar günü, akşam üstü
Yolum sizin köyünüze düştü
Gözlerim pınarda, bir kız gördü
Yazması başında, köylü güzeli.

Salına salına gelir, Helke elinde
Gümüş kemeri takmış ince beline
Kalem ile sürme çekmiş gözüne
Kırmızı yazmalı, köylü güzeli.

Çamdan yapılmış, çifte kapıları
Kerpiçten iki katlıydı yapıları
Girerken eve, yere indi kaşları
Yüzü kızardı, utandı köylü güzeli.

Dedim; kimin nesi? bu güzel necidir?
Köyümüzün en güzel kızıdır dediler
Boynum büküldü, nişanlıymış meğer
Aklımı başımdan aldı köylü güzeli.

Ayrılırken, hüzün çöktü gönlüme
Gelmek istemedim, kendi köyüme
O gözlerini, görmeseydim keşke
Unutmak zor olacak, köylü güzeli

20.08.2007/Gölbaşı
Mehmet GİRİŞİT

BUNDAN SONRA

BUNDAN SONRA

Yaşım vardı, kırka dayandı
Gülmedi yüzüm, dertle savaştı
Tanrıdan son bir dileğim vardı
Olmadı, istemem bundan sonra

Düşüncelerim vardı, ikimiz için
Senin bile hayal edemeyeceğin
Sözlerin ile umutlarımı yok ettin
Olsa da, istemem bundan sonra

Yorgun gecelerin sabahçısı oldum
Sefil bedenimde seninle var oldum
Terkedipde, gittiğin gün yok oldum
Gelsende, istemem bundan sonra

Bu yürekte açan son goncaydın
Sen bedenimden bir parçaydın
Hayatımın yaşam kaynağıydın
Ölsem de, istemem bundan sonra

13.08.2007/ Gölbaşı
Mehmet GİRİŞİT



24 Temmuz 2007 Salı

ÖLÜMDE VAR

ÖLÜMDE VAR

Mağrurlanma; kabarma bu kadar
Senin paran bu dünyada yarar
Çoğu bırak artık, kıl azda karar
Unutma; bu dünyada ölümde var.

Aklın gider hep şeytanca fikirlere,
Kalbin yok senin acımazsın kimselere
O beden senin değil, emanet bir kere,
Unutma; bu dünyada ölümde var.

İbadet de, iyilik de, sevap sanadır
Hor görme garipleri, günahtır
Yaptığın iyilik adını yaşatacaktır
Unutma; bu dünyada ölümde var.

Dünya nimetleri güzeldir, hoştur
Lakin gelip geçici bunlar boştur
Aç gönlünü sevgi ve imanla doldur
Unutma; bu dünyada ölümde var.

Memnun ki giden gelmiyor geriye
Şunu bil ki, burası bir misafirhane
Ona göre davran, yaşa edebince
Unutma; bu dünyada ölümde var.

Bin yıl yaşa yaşa da, neye yarar
Sonunda geçer zaman, gölge kadar
Alacağın yol bir arpa boyu kadar
Unutma; bu dünyada ölümde var.

Dünyayı satın alsan, ne yazar
Götüreceğin bez, bedenini sarar
Gideceğin yer, bir metre mezar
Unutma; bu dünyada ölümde var.

Yetime,mazluma çektirme cefa,
Ağlayanın malı, gülene ettirmez sefa,
Cehennem bizler için, değil ki boşa,
Cennet verilmiyor herkese bedava,
Unutma; bu dünyada ölümde var.

15.07.2007 / Gölbaşı

Mehmet GİRİŞİT

Meyriğe Ağıt

Meyriğe Ağıt

Saramadan yavrusunu kollarına
Azrail geldi çağırdı yanına
Acısı tez ulaştı kardaşlarına
Dediler Meyrik öldü toplanın kapısına

Oy Maraş Maraş zalım Maraş
Meyriği toprakla ettin kardaş

Haberi tez geldi Pazarcık ovasına
Yaşı gençti yeni girmişti otuzuna
Üç günlük yavrusu kaldı kundağında
Dediler Meyrik öldü toplanın kapısına

Oy Maraş Maraş zalım Maraş
Meyriği toprakla ettin kardaş

Ramazan bayramı üçüncü günü
Sis kaplamış Pazarcığın üstünü
Çağırın Anasını yoksa küstümü
Meyrik ölmüş getirin öksüzünü

Oy Maraş Maraş zalım Maraş
Meyriği toprakla ettin kardaş

Kocası yakmış gönül ateşini avlusuna
Kardaş,Ana,Baba,Bacı toplanmış başına
Ağıtlar olmuş sel sel akmış mezar taşına
Anasının mezarınıda yapın yanı başına
Meyrik ölmüş ağıtlar yakılır arkası sıra

Oy Maraş Maraş zalım Maraş
Meyriği toprakla ettin kardaş

23.07.2007/Gölbaşı
Mehmet GİRİŞİT






Bu şiirin hikayesi:

Bu şiirin hikayesi gerçek yaşamdan alınmıştır.
2000 yılının Ocak ayının 13. günü Ramazan bayramının üçüncü günüydü, Eşimin Ablası Doğum Yapalı tam 3 gün olmuştu. K.Maraşın Pazarcık İlçesinde Oturuyorlardı. Bizde Adıyamanın Gölbaşı ilçesinde oyuruyoruz. Bize bir telefon geldi O esnada Eşimin Ablasının rahatsızlandığını ve K.Maraşa Doktora götürdüklerini söylüyorlardı telefonda.
Bizde Hazırlandık Pazarcığa Gittik ve Oraya vardığımızda Evin önünde bir kalabalık vardı. Biz anlamıştık ve acı haberi duyduk. Meyrik yani meryem ölmüştü. 3 günlük bebeği ve 10 yaşındaki kızı yetim kalmıştı. Kara haber K.Maraştan Pazarcığa tez duyuldu ve Evinin etrafı bir anda insan seline döndü.
Meyrem K.Maraşa kendi ayaklarıyla gitmiş ve orada doktorun elinin altında kalp yetmezliğinden mefat etmişti. Otuz yaşındaydı ve gençliğinin baharında ikinci çocuğunu doğum yapmış ve bir oğlu olmuştu. Daha oğlunu saramamış koklayamamıştı.bundan bir kaç yıl sonrada annesi acısına dayanamadı ve oda öldü şimdi ana kız K.Maraşın Pazarcık ilçesindeki Mezarlıkta koyun koyuna yatıyorlar.Eşimde Ablasının bu ani ölümü için benden bir ağıt şiiri yazmamı istedi ve bende bu şiiri rahmetli baldızıma ithaf etmek için yazdım. Allah Rahmet etsin.

Not: Bu Ağıtın Meyrik Türküsüylre bir alakası yoktur. Her ikisininde cenazesi K.Maraştan gelmiştir. İki isiminde aynı olması bir rastlantı dır.
Diğer taraftan Meyrik türküsündeki Meyrikle bu Meyrik Anne Tarafından Uzaktan Akraba oldukları eşim tarafından söylenmektedir.
Meyrem; Kürtçede Meyrik demektir.

6 Temmuz 2007 Cuma

RESİMLER



RESİMLER


AŞK

AŞK

Daha ilkokul çağlarımda
Süt kokarken ağzımda
Ya yedi ya sekiz yaşlarımda
Var olmaya çalışırken yaşamda
O zamanlar tanımamıştım ama
Sen çıkmıştın karşıma

Gözüm açılırken buluğ çağımda
Yavaş yavaş girmiştin kanıma
Aklım olmuş bir karış havada
Kanım başlamıştı kaynamaya
Seninle dalmıştım hülyalara
Yeni başlamıştım seni tanımaya

Gelmiştim onaltı Onyedi yaşıma
Alışmıştım artık seninle yaşamaya
Deli taylar gibi sığmıyordum kabıma
Gündüz yaşadıklarımla
Geçiyordu vaktim gece rüyalarımda
Bir parçaydın artık yaşamımda

Kimine acı verirsin kimine verirsin cevher
Yaşam her yaşta seninle güzelmiş meğer
Dünya kurulmuş üstüne konmuş beşer
Adem cennette sensiz çekmiş keder
Susuzluk bir yana sensizlik daha beter
Bunun adı AŞKTIR gücü her şeye yeter

Yunus’u Yaradan için yanıp tutuşturan
Veysel’i kara toprak ile kucaklaştıran
Mecnun’u Leyla için çöllerde dolaştıran
Bülbül’ü gül için figana saldıran
Mehmetçiği Vatan için ölüme koşturan
AŞK değil midir bu hayata anlam katan

03.07.2007
Mehmet GİRİŞİT
Gölbaşı / ADIYAMAN

GİBİSİN

GİBİSİN

Bir özlemsin sen benim için,
Dünyamı aydınlatan Güneş gibisin.
Yaşam kaynağımsın bedenim için,
Hayatıma can veren su gibisin.

Ne kadar acı çektir sende boşuna,
Sensiz bir yaşam haram olsada!
Cehennemde yerim hazırlansa da,
O gözlerinle Cenneti yaşatır gibisin.

Güz yaprağı gibi, döksen de saçlarımı
Geceler boyu akıt sanda, göz yaşlarımı
İşkencelerde azdır sanda, gönül yaramı
Bir tek gülüşünle, merhem olur gibisin

Bir gün gelipte gidersen, başka diyarlara
Hiç bir zaman arayıp sormasan da
Yaşattığın anılar, her zaman yeter bana
Olsan da uzaklarda, yanımda gibisin

Bu sevdanın sonu yok, çok iyi biliyorum
Ben kendi kendime, hayal kuruyorum
Belki bir gün karşılaşırız diye umuyorum
Döneceğin umuduyla, beni avutur gibisin.


01.07.2007
Mehmet GİRİŞİT
Gölbaşı/Adıyaman

KAYIP

KAYIP

Ne zaman karar verdin
Bu ellerden çekip gitmeye
Kızgınlık, Vazgeçmişlik niye
Bu kaçış kimden, Nefretin kime
Nereye kayboldun söyle nereye
Hangi taşın altına saklandın
Kimden korkuyorsun söyle
Bak açtık kollarımızı, Sevgiyle
Hazırız kucaklamaya seni
Gel artık, Gel bize

Şimdi kim bilir nerelerdesin
Hangi yabancı ellerde
Kim bilir kimlerlesin
Açmısın, Açık tamısın söyle
Yoksa kara zindanlarda
Prangalarda mısın?
Bir çıkılmaz kuyuda
Dönülmez akşamlarda
Karanlık yollarda mısın?
Yolunu bulamıyor musun yoksa
Senle giden göçmen kuşlar döndüler bak yuvalarına
Sen dönmedin hala
Hadi Çıkta gel, Gel artık gel yuvana

Hangi dinsizin takıldın peşine
Hangi bacısı kılıklı çeldi aklını
Hangi kancık düşürdü seni oltasına
Ne vaat ettiler sanada
Düşman ettiler seni vatanına
Ocağına
Nasıl geldin Yiğidim bu oyunlara
Söyle nasıl …. Nasıll…
Yoksa yoksa Yanılıyor muyum
Boşuna mı suçluyorum
Boşuna mı serzenişim acaba
Eğer öyleyse çık artık, çık ortaya

Nasıl bıraktın Ananı, Bacını
Boynu bükük bıraktın Babanı, Kandaşını
Kimlere emanet ettin?
Emanet aldığın üç günlük yoldaşını.
Yıllar ne çabuk geçiyor
Zaman hasretliği öldürmüyor
Her geçen zaman yeniden diriliyor

Tam on beş yıl oldu sen gideli
O zamanın doğan Bebeleri
Şimdi oldular birer Liseli
Sen ise hala kayıp bir veli
Aklıma getirmek bile istemiyorum ama
Kimsesizlerin yurdunda
İsimsiz bir çukurda mısın yoksa
Kimler indirdi seni mezarına
Bir avuç suyu kimler serpti toprağına
Bir Fatiha kimler okudu taşına
Ölüm, Ölüm bile döndürmedi seni yuvana

Anamın Kurudu artık göz pınarları
Ağlayamıyor
Babamı sorarsan Saymakta yıldızları
Seninle konuşuyor
Yıldızları sen Sanıyor
Eşin ise terk etti Ocağını
Gitti babasının yanına
Bacımızı ise verdik geçen yıl amca oğluna
Keşke sende olsaydın ya…
Görürdün bacımızı ak duvağıyla.

Ben ise aynı tas aynı kafada
İşimle, eşimle,aşımla bir yuvada
Ama bazen dalıyorum ya taaaa uzaklara
Gözlerim dolsa da
Hep döneceğin günü bekliyorum sabırla

Kardaş kardaşa omuz omuza durmayı
Göksümü gererek düşman çatlatmayı
Çarşıda Volta atmayı
Buda benim Kardaşım diye tanıtmayı
Ne kadar çok isterdim seni kucaklamayı

Ah bir bilsen yüreğimdeki yarayı
Aşıp gelirmisin yüce dağları
Yeter artık dermisin
Bu inadı bırakırmısın
Bir kuşun kanadıyla da olsa
Buradayım diye Haber yollarmısın
YADA ÇIKIP YOLA YOLLANIRMISIN

Mehmet GİRİŞİT
12.06.2007
Gölbaşı/Adıyaman


BELLİ OLMUYOR

BELLİ OLMUYOR

Bu zamanlar öyle bir zamanki
Kimin ne olacağı hiç belli olmuyor
Kabuk değiştirmeye hazır Yılan gibi
Ne zaman değişeceği belli olmuyor.

Canını verip, sır vermeyen dostlar
Bir sözü bile, bin senet sayılanlar
Nerde kaldı şimdi,o eski zamanlar
Kim dürüstür? Artık belli olmuyor

Tespih ellinde babacan tavırlarını
Gözlerinin içine baka baka yalanı
Alın teri diye gösteriyor çaldıklarını
Yalancı, hırsız artık belli olmuyor

Yan gelip yatmayı bir işten sayan
Kravat takınca kendini adam sanan
Meydanı boş bulunca palavra atan
Sahtekar kim hiiiç belli olmuyor.

Hayır derken ağzından şer akan
Dua ederken bile beddua okuyan
Başkasının malına yan gözle bakan
İmanlı-imansız kim, belli olmuyor

Tersine akar oldu, çaylar- dereler
Kırk yıllık köye geldi, yeni adetler
Öz evlada bile, geçmez oldu sözler
İyi Evlat nerde kaldı, belli olmuyor

Tatlı dille yılanı bile kandıran,
Saman altından suyu dolaştıran,
Deveyi hamutuyla çalıp yutan
Adam gibi adam belli olmuyor.

01.06.2007
Mehmet GİRİŞİT
Gölbaşı /Adıyaman

27 Mayıs 2007 Pazar

İNATCI

Her gün yolunu bekliyorum,kızıyorsun
Gülmen için neler yapıyorum, tersliyorsun
Usulca yanına sokuluyorum, kaçıyorsun
Yoksa benden korkuyor musun, İNATCI

Gel gezelim diyorum,somurtuyorsun
Buyur çay içelim diyorum,sevmiyorsun
Sinemaya gidelim diyorum,Sıkılıyorsun
Sen beni çook yoruyorsun be İNATCI

Bize gelsene dedim, gören olur dedin
Size gelem dedim, Annem var dedin
Pastaneye gidelim dedim, olmaz dedin
Herhalde beni sevmiyorsun be İNATCI

Gül gönderdim sana, çöpe atmışsın
Hediye aldım sana, beğenmemişsin
Mektup yolladım sana,yırtıp atmışsın
Ben sana daha ne yapayım be İNATCI

Bak şair oldum senin yüzünden, dinle
Hiç şiirlerimi okumadın, bir kere bile
Sakız oldum mahallede, düştüm dile
Keçi inadı var bence sende, İNATCI

Mehmet GİRİŞİT
25.05.2007
Gölbaşı / ADIYAMAN

SENSİZLİK ÖLÜM

Senin için dikmiştim bu fidanları
Acımadan kesmiştin daha ilk baharında
Gözyaşlarımı biriktirmiştim avuç avuç
Oysa döktün hepsini daha ilk baharımda

Senin için günlerce kurduğum hayaller
Şimdi bulanık bir nehir gibi akıp gittiler
Her gün adına yaktığım türküler
Şimdi bana birer ağıt gibi geldiler.

Davul bile dengi dengine çalar demiştin
Sen bu sevdayı kaldıramazsın demiştin
Beni sevmek ölmeye eşdeğer demiştin
Evet doğru söyledin,Sensizlik ölümmüş zaten.

Mehmet GİRİŞİT
25.05.2007 Saat:01.30
Gölbaşı /Adıyaman

21 Mayıs 2007 Pazartesi

DOSTUM............


DOSTUM…………..!
Böyle miydi senin arkadaşlığın
Bu kadarmıydı senin kardaşlığın
Mezara kadar sürecek yoldaşilığın
Hani nerede söyle bana Dostum.

Bir dal siğarayı bölüştüğümüz,
Ekmeğimizi ikiye böldüğümüz,
Beraber her sorunu çözdüğümüz,
Nerede kaldı o günler Dostum.

Acıya acıda kadardık, vız gelirdi,
Rakıya suda katardık, az gelirdi
İki Paça, dört ekmek hiç yetmezdi,
Ne tez unuttun, söylesene Dostum.

Hani senin cebindekiler benimdi,
Benim cebimdekiler de senindi,
Maddiyat mevzubahis bile değildi,
Fukaralığımızı unuttunmu Dostum.

Ne Savaşlar geldi, giremedi aramıza,
Bay karalar bile getiremedi bizi gaza
Ne olduda değiştin son zamanlarda
Bu günlerde geçer üzülme Dostum.

Mehmet GİRİŞİT
Gölbaşı- 18.05.2007

GİRİŞİTLER




13 Mayıs 2007 Pazar

KALAN HATIRA

KALAN HATIRA

Seni seviyorum dediğin günler
Seninle yaşandı o güzel günler
Aşk bahçesine diktiğimiz güller
Buram buram kokan Kalan Hatıra.

Beraber kırlarda gezdiğimiz zaman
Çocukca birbirimizi sevdiğimiz an
Göz yaşlarımızla aşkımızı yazdığımızdan
Bir iki cümlecik Kalan Hatıra

Elele tutuşup herkesi kızdırdığımız
Yollarda, Dillere düşüpte utandığımız
Kaldırım taşlarını bile kıskandırdığımız
Şahit aşkımıza, okul yolu Kalan Hatıra

Ayırdılar bizi canımın canı sevdiceğim
Göndermediler söyle sana nasıl geleyim
Aşıklar kavuşur derlerdi benim bildiğim
Ayrılık mektubu aşkımızdan Kalan Hatıra

Mehmet GİRİŞİT
1989

BENİM SEVGİM

BENİM SEVGİM

Ne biçim bir duygu bu anlayamıyorum
İşlemiş ruhuma, aklımdan çıkaramıyorum
Ne yapsam ne etsem hiç unutamıyorum
Nesin bilemiyorum, senden vazgeçemiyorum

Alışmışım bir kere o gül gibi kokuna
Bal dudaklarına, elma yanaklarına
Hele o nazlı nazlı yürürken sallanışına
Hayranım ben senin fidan boyuna

Bir günüm geçse bile inan senden habersiz
Yaşanmamış sayarım o günü sevgisiz
Sessiz yaşarım ama asla yaşamam sensiz
Girmişsin kanıma, Çıkamam kalbinden izinsiz

Taşsam, çağlasam, yıksam ırmaklar gibi
Kucak açsam sana deli poyrazlar gibi
Isıtsam , sarsam vücudunu Güneş gibi
Severmisin beni hala o ilk gün gibi

Hayal kuruyorum, gerçek olur belki sevgim
Düşünemiyorum geçmesin sensiz bir günüm
Aşkıyın bahçesinde açmasa bile benim gülüm
Umutsuz aşk ile yaşar SANA BENİM SEVGİM

Mehmet GİRİŞİT
1989

9 Mayıs 2007 Çarşamba

ALMAM SENİ BOŞUNA


Arsızlığın vurmuş iyice başına
Boya sürmüşsün gözüne kaşına
Birde yazma takmışsın başına
Heveslenme almam seni, Boşuna.

Bir elli ya gelir ya gelmez boyun
Bir işe yaramaz senin huyun
Olsa olsa senin aklın bir koyun
Yalvarma almam seni, Boşuna.

Çocukça bir küser bir barışırsın
Uzun burnunu her işe sokarsın
Azıcık aklınla, kendini ne sanırsın
Sen bana yaramazsın, Boşuna

Madem saçına boyayı sürüyorsun
Eşarbı süs diye mi takıyorsun
Birde bana dürüstlük taslıyorsun
Kusura bakma aldanmam, Boşuna.

Özür dileyip şirinlik yapma bana
Af edip alırsam seni, üçgün sonra
Çekip gidersin bir başkasının ardına
Açık olsun yolun, almam seni, Boşuna

Mehmet GİRİŞİT
04.05.2007/Gölbaşı

4 Mayıs 2007 Cuma

BİLİYORMUSUN?

Uykusuz geçen sancılı gecelerimin
Böyle suskun ve dalgın gezmemin
Yalnızlığı her şeyden çok sevmemin
Sebebi nedir Biliyormusun?

Kalemi dillendirip, kağıda dinleten
Çorak gönlüme sevda tohumu eken
Tek tek yıldızları başıma döken
Bu vicdansız kim Biliyormusun?

Karlı, Yüce dağları aştıran
Yolları arşın arşın aşındıran
Bakışı ile dilimi dilime dolaştıran
Kafamı karıştıran kim Biliyormusun?

Yeşil ovalarımı çöle çeviren
Bedenimi santim santim eriten
En sonunda beni şair ettiren
Bu şiirin sahibi kim Biliyormusun?

Gölbaşı/03.05.2007
Mehmet GİRİŞİT

BEN HEP SENİ ARARIM

Dağlarda kırlara çıkarım
Uçan kuşlardan haber sorarım
Karıncadan bile medet umarım
………….Ben Hep seni ararım

Bazen çobanın dertli kavalında
Bazen bir ağacın solan yaprağında
Yağan yağmurun her damlasında
………….…Ben hep seni ararım

Geceler yetmez seni yazmaya
Gündüzler yetmez seni anlatmaya
Sorarım seni her karşıma çıkana
……………Ben hep seni ararım

Bir günlük kelebeğin kanadında
Koparınca solan gülün kokusunda
Renk renk çiçekten bal alan arıda
…………….Ben hep seni ararım

Sazımın telindeki nağmelerde
Umutsuz sevda türkülerinde
Ölümsüz aşk hikayelerinde
……………Ben hep seni ararım

Aslında sen hep benimlesin
Kulaklarımda çınlar sesin
Aldığım her nefesimdesin
Ben kendimde seni ararım

Gölbaşı / 01.05.2007
Mehmet Girişit

25 Nisan 2007 Çarşamba

ŞİRİN GÖLBAŞI











İki dağın tam ortasında
Kurumuş dere yatağında
Bir köprü gibi ayakta
Ne şirinsin sen Gölbaşı

Bir anıt gibi Meydan dağı
Eksik olmaz rüzgârı karı
Eteğinde akar Göksu çayı
Ne şirinsin sen Gölbaşı

İnci gibi dizilmiş gölleri
Karabatak olmuş süsleri
Sazlığında gizlenir geceleri
Ne şirinsin sen Gölbaşı

Yazın gelir Almancısı izine
Hasret giderir hısım akrabası ile
Şölene döner her çehresiyle
Ne şirinsin sen Gölbaşı

Kına gecelerinde düğünler kurulur
Davullar çalar gençler halaya durur
Kaynanalar gelinlerini böyle bulur
Töreleri güzel şirin Gölbaşı

Doğuyu Batıya bağlar yolları
Cana yakın, şirin kanlı insanları
Görenler bir daha unutmaz buraları
Dost canlısı şirin Gölbaşı

Baldan tatlıdır Peygamber üzümü
Burada daha iyi olur Fıstığın özü
Anlatmak yetmez burayı, sözün özü
Görmeye değer şirin Gölbaşı

15.04.2007
Mehmet GİRİŞİT
Gölbaşı Esnaf ve Sanatkârlar Odası Başkanlığı

DEĞİŞİK RESİMLER