SESSİZLİĞİMİN SESİ
Davul zurna çalıyorum
düğünsüz evde
Herkes kümesinde duyan yok
sesimi
Bağırıp çağırıyorum gurbet
köşelerinde
Tıkanmış kulaklar duyan
yok sesimi
Neye geldim ki bilmem ben bu dünyaya
Ne için kim için yaşamaya
Kölemiyim anlamadım ben bu
dünyada
Bir Allah kulu duymuyor
sesimi
Eşşek gibi çalıştım hep
didindim
İnek gibi sağılıp hep sövüldüm
Köpek gibi tekmelenip kovuldum
Bir dosta bile duyuramadım
sesimi
Yemedim hep yedirdim
başkalarına
Giyinmedim giydirdim can
sandıklarıma
Bir ahıra bile
sığamadım koca dünyada
Hayvanlara bile duyuramadım
sesimi
Ömrümce yılmadım hep
savaştım
Tatlı dile güler yüze
hasret kaldım
İnsanca yaşayıp
yaşatılmadım
Koynumdaki yılana bile
duyuramadım sesimi
Acı sözlerle doyurdum
hep karnımı
Hastane köşelerinde
bıraktım kanımı
Emek verip döktüğüm alın terimi
Gören bir dosta
duyuramadım sesimi
Sinsice sokulur can bildiklerim
Yılan gibi sokar
sevdiklerim
Onlar hep hayatımın içine
edenlerim
Vicdanları bile duymaz
sesimi
Ölüm gerçek geriye kalan
yalan
Oturup düşünürüm nedir
elde kalan
Gemisini kurtaran olmuş kaptan
Kadir Mevla’m bile duymaz sesimi
Akılsız başın belasını
çekermiş ayaklar
Temiz yürekli olursan
gülmez dudaklar
Güzel gören gözler hep
yaşla dolar
Beni benden alanlara
duyuramadım sesimi
Sitemlerimi yazdım ben bu
şiire
Halimi arz ettim döktüm
kaleme
Siz hakim olun bu gariban
veliye
Yada delidir deyin
duymayın sesimi
Mehmet GİRİŞİT
12.01.2013
/ Gölbaşı