13 Ocak 2013 Pazar

SESSİZLİĞİMİN SESİ



SESSİZLİĞİMİN  SESİ

Davul zurna çalıyorum düğünsüz evde
Herkes kümesinde duyan yok sesimi
Bağırıp çağırıyorum gurbet köşelerinde
Tıkanmış kulaklar duyan yok sesimi

Neye geldim ki  bilmem ben bu dünyaya
Ne için kim için yaşamaya
Kölemiyim anlamadım ben bu dünyada
Bir Allah kulu duymuyor sesimi

Eşşek gibi çalıştım hep didindim
İnek gibi  sağılıp hep sövüldüm
Köpek gibi  tekmelenip kovuldum
Bir dosta bile duyuramadım sesimi

Yemedim hep yedirdim başkalarına
Giyinmedim  giydirdim can  sandıklarıma
Bir ahıra bile sığamadım  koca dünyada
Hayvanlara bile duyuramadım sesimi

Ömrümce yılmadım hep savaştım
Tatlı dile güler yüze hasret kaldım
İnsanca yaşayıp yaşatılmadım
Koynumdaki yılana bile duyuramadım sesimi

Acı sözlerle doyurdum hep  karnımı
Hastane köşelerinde bıraktım  kanımı
Emek verip  döktüğüm alın terimi
Gören bir dosta duyuramadım sesimi

Sinsice sokulur  can bildiklerim
Yılan gibi  sokar  sevdiklerim
Onlar hep hayatımın içine edenlerim
Vicdanları bile duymaz sesimi

Ölüm gerçek geriye kalan yalan
Oturup düşünürüm nedir elde kalan
Gemisini  kurtaran olmuş kaptan
Kadir Mevla’m  bile duymaz sesimi

Akılsız başın belasını çekermiş ayaklar
Temiz yürekli olursan gülmez dudaklar
Güzel gören gözler hep yaşla dolar
Beni benden alanlara duyuramadım sesimi

Sitemlerimi yazdım ben bu şiire
Halimi arz ettim döktüm kaleme
Siz hakim olun bu gariban veliye
Yada delidir deyin duymayın sesimi

                                        Mehmet  GİRİŞİT
                                     12.01.2013 / Gölbaşı